Ana Sayfa Memleket Biyografiler Picoğlu Osman “Osman Gökçe” Kimdir?

Picoğlu Osman “Osman Gökçe” Kimdir?

0
3492
Picoğlu Osman Gökçe
Picoğlu Osman Gökçe
Picoğlu Osman Gökçe
Picoğlu Osman Gökçe

Picoğlu Osman “Osman Gökçe” Kimdir?
Asıl adı Osman Gökçe olan Picoğlu Osman, 1901 (H. 1316) yılında Görele’nin Daylı köyünde doğdu. Babasının adı Gökçeoğulları (yöresel tabirle Göcular)’dan İsmail, annesininki ise Cındıkoğulları’ndan Esma’dır.

Osman, 1905 yılında önce annesi Esma hanımı (vebadan), daha sonra da 19l2 yılında babasını (veremden) kaybetti. Yani, 4 yaşında öksüz, 11 yaşında da yetim kaldı.
Picoğlu’nun yetim kaldıktan sonraki çocukluğu konusunda çelişkili görüşler ileri sürülmüştür.
Picoğlu, ilk evliliğini İdrisgiller’den İsmail’in kızı Hava Hanımla yaptı. Bu evlilikten beş (ikisi erkek,üçü kız) çocuğu olmuştur. Hava Hanım (d. 1899), yakalandığı tüberkülozdan kurtulamayarak, henüz 33 yaşında iken 1932 yılında hayata veda etmiştir.
Picoğlu Osman, ikinci evliliğini de, dede tarafından akrabası olan Gülsüm Hanımla yapmış olup, ondan çocuğu olmamıştır. Gülsüm Hanım aynı zamanda kemençe sanatçısı M. Sırrı Öztürk’ün de halasıdır.Dolayısıyli Picoğlu’nun yeğeni olan, bu yüzden de ilk derslerini O’ndan alan, Picoğlu Osman ekolünün bugünkü tek temsilcisi M. Sırrı Öztürk (2), Picoğlu’nun zamanın en büyük kemençe üstadı Karaman Halil Ağa (Kodalak)’ın yanında iki yıl kadar keçi çobanlığı yaptığını, bu sayede de kemençe çalmasını öğrendiğini söylemektedir.
“Picoğlu” lakabının nasıl doğduğuna ilişkin dört ayrı görüş vardır.
Sonuçta bu lakabın, “yaramaz, haylaz çocuk” anlamında verildiği açık bir gerçektir. “Yiğit lakabı ile anılır” özdeyişindeki gibi, merhum da lakabını benimsemiş olacak ki, taş plaklarına lakabını da yazdırmış, her parçasını takdim ederken de, ( “Picoğlu Osman tarafından Giresun Karşılaması” gibi…) bu lakabını gururla söylemiştir.(Not: “Kemençenin Ordinaryüsü” tabiri ise, 1991 yılında kaleme aldığımız “Kemençenin Ordinaryüsü PİCOĞLU OSMAN” başlıklı beş sayfalık bir araştırmamızda ilk defa tarafımızdan kullanılmış olup, en az “Picoğlu” lakabı kadar tutmuştur. S.Ç.)
Ünlü halkbilimci ve derlemeci Sadi Yaver Ataman ise, “piç” sözcüğünün kullanılmasının hoş olmayacağını düşünmüş olacak ki, olaya tamamen farklı bir bakış açısıyla yaklaşarak, “Bicoğlu, Bicioğlu” gibi zorlama sıfatlar kullanıyor.
Picoğlu Osman vatani görevini yapmak üzere 1921’de Trabzon’da silah altına alınır. Muharrem Ulusoy, Picoğlu’nun, çok arzu etmesine rağmen, bacağındaki bir sakatlık yüzünden Kurtuluş Savaşı için cepheye gönderilmediğini, üç yıl süren askerliğini Trabzon’da tamamladığını, bu süre içersinde şanslı günleri de olduğunu, bunlardan birinin okuma yazma öğrenmesi, diğerinin de Atatürk’e kemençe çalması olduğunu vurgulayarak, bu konuda şunları yazıyor:
“Yıl 1924. Atatürk’ün Trabzon’u ilk ziyaretleri… Belediye Başkanı Ahmet Faik Barutçu, Atatürk’ün Türk Sanat Müziği’ne olan aşırı sevgisini bildiğinden, amatör de olsa küçük bir grubu karşısına çıkarır. Fakat Atatürk bu grubun icrasını pek beğenmez. Başkana dönerek, ‘Trabzon’da başka sanatçıların olup, olmadığını’ sorar.
A. Faik Barutçu bunun üzerine hemen kışlasından Bicoğlu Osman’ı istetir. Atatürk Bicoğlu’nun yöreye has icrasını alkışlayarak dinler. Akabinde yine başkana dönerek şaka ile karışık tembihler: ‘Bu delikanlıyı iyi saklayın, büyük bir sanat dehası…”

 

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.