Bir Yüzleşme Filmi:Milyoner

0
706
blank

milyoner1

Hayat hiçbir zaman bir kompozisyon ödevi kurgusuyla akmaz. Neredeyse hiçbir gerçek hikayenin klişelerle örülü giriş-gelişme ve sonuç’ bölümleri olmaz. Lütfen dikkat; biz okurların hayat denen romanı sonradan düzenli olarak algılamamızdan bahsetmiyorum.Elbette hikaye hitama erdikten sonra biz zihinlerimizde taşları yerli yerine oturtur, hikayeyi kendi zihinsel kurgumuza göre tekrardan kodlarız lakin hayat son tahlildeki algı gibi gelişmez asla! İngiliz yönetmen Danny Boyle’un Oscar ödüllerini silip süpüren filmi Milyoner—Slumdog Millionaire’ böylesi bir kurguya sahip.Hikayemizin kahramanı Jamalin(Cemal aslında ama biz mecburen senaryodaki orijinal isme sadık kalmak durumundayız) hayatına muhteşem bir kurguyla girip çıkıyoruz.

Dedik ya, hayat gibi bu film de bir kompozisyon ödevi düzeninde değil; bu nedenle filme ünlü bir yarışma olan Kim milyoner olmak ister?’ yarışmasının tam ortasında başlıyoruz: Yakıcı stüdyo ışıkları altında nefeslerini tutan izleyiciler, 18 yaşındaki getto çocuğu Jamal Malik’in 20 milyon rupi kazanmak için sonsoruya vereceği cevabı heyecanla beklemektedir. Programın Kenan Işık kılıklı sunucusu Prem Kumar, sıfırdan zengin olacak bu sokak çocuğunun tüm soruları bilebilme ihtimaline çok fazla inanmasa da çaktırmaz. Ancak birileri genç Jamal’ı polise ihbar etmiştir bile! Şova ara verildiğinde, polisler Jamal’ı hile yapmak suçuyla tutuklar. Polis, profesörlerin, aydınların bilemeyeceği soruları bir kenar mahalle çulsuzunun nasıl bilebildiğini sorgulamayabaşlar. Ancak Jamal anlattıkça, sıradan bir hayatın ayrıntılarının ne tür olaylar ve kahramanlar ile kesiştiğini görürüz. Jamal’ın hikâyesi bir toplumun topografisidir sanki. Mumbai şehrinin gecekondu mahallesinde büyüyen Jamal’ın annesi, çıkan bir din çatışmasında gözlerinin önünde katledilir.

Bu olaydan sonra Jamal, abisi Salim ve tek aşkı yetim Latika’yla birlikte sokaklarda yaşar. Şehrin en fakir bölgelerinde sokak çeteleri içinde geçen çocukluğu  Jamal’ın iyi huylu yapısını hiç bozmaz. Ama kardeşi Salim güç ve paraya açtır. İki kardeş arasındaki gerilim ve çekişme gittikçe artar. Ve bir gece yaşanan bir olay Jamal’ın kardeşinden tamamen kopmasına ve gerçek aşkı Latika’yı  kaybetmesine neden olur. Jamal, Latika’yı tekrar bulduğunda herşey değiştirilemez şekilde farklılaşmıştır. Salim, bir gangster için çalışmaktadır ve bu gangsterler kralının karısı da Latika’dır. Hikâye polis memurunu etkilemiştir ve o bile bu kenar mahalle itinin (filmdeki ifade b.yle) doğru söylediğine inanmaya başlamıştır. Sonunda polis Jamal’ın yarışmaya geri dönerek son soruyu da cevaplaması gerektiğine karar verir.

Milyoner’in iki ana karakteri esasen dünyanın bidayetinden beri var olan bir ikilemin temsili olarak duruyor temanın içinde: Cemal ve ağabeyi Salim. Biri; gereğinde mücadele verebilen ancak asi olmayan, nihayetinde bir şekilde haklı ve kârlı çıkan aktif iyiliğin temsili. Diğeri; sistem ve hatta gerektiğinde öz kardeşi ile çatışabilen, kendi pragmatist değerlerinin dışında hemen hiçbir değere sahip olmayan ben merkezli bir çıkarcı kişilik.

Dramaturgi bir hikayenin etkisini artırabilmek için öykünün içindeki aktif ve pasif iyilerin dengeli bir şekilde olması gerektiğine işaret eder. Ve deneyimler göstermiştir ki, en çok beğenilen ve olumlu reaksiyon alan hik.yeler, içindeki —aktif kötünün olmasa da— pasif kötünün geçirdiği değişimi oturaklı bir şekilde hik.yeye yediren eserler olduğudur. İş bu nedenden dolayı Jamal’in ağabeyi Salim’in geçirdiği değişim izleyiciyi hak ettiğinden fazla etkiliyor ve yönetmen-senarist bu duyguyu zirveye taşımak için öykünün başlarında çıkarcı ve hissiz olarak gösterdiği karakteri bir anda kendini feda edebilen erdemli bir kişiliğe büründürüveriyor.

Her ne kadar sinema çevresi yönetmen Boyle’un Transpotting’den sonra yaptığı filmleri pek önemsemese de hem 28 Gün Sonra, hem Milyoner, hem de Güneşışığı ile şu fakirin gönlünü ziyadesiyle kazanmıştı. Milyoner her şeyden önce muazzam bir örnek teşkil ediyor; bir yönetmenin kendi kültürünün çok uzağında, başka bir ülkeye ait bir hikâyeyi, başka kültürün Kahramanlarına yabancılaşmadan da çekebileceğinin örneği! Bizim Yeşilçamcıların, İstanbul’da oturup Anadolu’ya oryantalistçe baktıkları gerçeğiyle bunu yan yana koyduğumuzda İngiliz yönetmenin yaptığı işe duyduğumuz saygı katlanıyor. Aslında genel hikaye olarak bizim Yeşilçam’ın bilumum Sezercik’ içerikli filmlerinden farkı olmayan, ancak kurgu, görüntü, müzik ve verdiği mesajlar ile evrensel bir film nasıl olurmuş’u gösteriyor Milyoner.

Satırlarımı son bir vurgu ile bitirmek isterim. Milyoner filmi ile ilgili Zaman gazetesinde yer alan bir eleştirimden sonra saygı duyduğum bir akademisyenden epey uzunca bir mail aldım.Hocamız bir film eleştirisi ile gerçek hayatın eleştirisini sık sık birbirine karıştırarak,  filmi, anlattıkları için değil anlatmadıkları için neden yerden yere vurmadığımı sorguluyordu. Oysa sanat eseri eleştirisi öyle olmaz, olamaz. Bir film ya da roman ya da şiir gerçek hayatta hiç de onaylamadığımız bir konuyu gayet şahane irdeleyebilir. Örneğin bir cinayeti, ihaneti, savaşı… Cinayet kötü diye film kötü diyemeyiz, bu sanata yapılan en büyük haksızlık olur.

Ezcümle; Milyoner, tüm kusurlarına rağmen, sadakat, liyakat ve feragat üzerine ince ince işlenmiş izlenmesi etkileyici bir film. İçerdiği bol miktarda kavramsal yüzleşme üzerine ciltler yazılır; batı ile doğunun, iyi ile kötünün, kader ile kazanın, aktiflik ile pasifliğin, ihanet ile sadakatin vs…

Nedim Hazar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.