Gıdalarda En Yaygın Kullanılan Katkı Maddeleri

0
313
Gıdalarda En Yaygın Kullanılan Katkı Maddeleri
Gıdalarda En Yaygın Kullanılan Katkı Maddeleri

Gıdalarda En Yaygın Kullanılan Katkı Maddeleri

Aspartam zararları (E-951):

Aspartam, en yaygın kullanılan, şekerden 180-200 kat daha tatlı bir sentetik tatlandırıcıdır. Rekombinant-DNA yöntemi ile elde edilir. Çikolata, sakız, et ürünleri, ketçap, soslar, gazozlar, şekerlemeler, ilaçlar, diyet yiye. cek ve içeceklerde ve pastanelerde şeker yerine kullanılır. Gıda sektöründe değişik isimlerle, ancak en çok Aspartam, Fenilalanin ya da Surel diye adlandırılır ve etiketlerde bu şekilde yer alır. Çoğu zaman sakarin veya siklamat ile de karıştırılarak kullanılır. Bu karışımlara Alfasfit, Aspamiks, Aspas. vit, Svitli, Aspartin, Evrosvit vs. adı verilir. Aspartam içeren tatlandırıcılar etikette sadece “tatlandırıcı” olarak da bildirilebilir. Aspartamm % 60’nı fenilalanin oluşturur. ‘

Fenilalanin tüm biyokimyasal süreçlerde ve protein üretiminde yer alan en önemli aminoasitlerden biridir. İnsan bedeni her gün protein ile alınan fenilalanine ihtiyaç duyar. Sentetik fenilalanin yapı olarak doğalına göre çok daha aktif olduğundan doğal fenilalanin yerine geçer, onun bütün fonksiyonlarını üstlenir. Böylece hazır ürünlerle sentetik fenilalanin alanlar ruhsal ve fiziksel olarak ona bağımlı hale gelir.

Ruhsal bağımlılık:

Fenilalanin, vücutta tirozin aminoasidine dönüşür, tirozinden ise ruh halini ve ağrı hislerini yöneten dopamin ve noradrenalin üretilir. Bu da sentetik fenilananin kullanan kişide ruhsal bağımlılığa neden olur. Ayrıca fenilalaninden cinsel dürtüleri yöneten feniletilamin meydana gelir ve aşık olma duygusunu tetikler. Fenilalaninden üretilen hormonlar fikir üretimi sürecinde etkin rol oynadığından hafıza, öğrenme ve düşünme kapasitesi de doğrudan etkilenir. Bu yüzden aspartam bağımlısı insanlar çikolata yemeden veya aspartamlı bir içecek içmeden zihinsel çalışma yapa mazlar.

Fiziksel bağımlılık:

Aspartamda bulunan sentetik fenilalanin etkin olarak metabolizmaya dahil olur, pankreas, karaciğer, tiroid bezi ve böbrek üstü bezinin hormon üretimine katılır. En önemli tiroid hormonlarından olan tiroksin ile pankreas hormonu olan insülin fenilalanm vasıtasıyla üretilir ve metabolizma “atıklarının böbrek ve karaciğer yoluyla atılması fe rilalanin vasıtasıyla sağlanır.

Kısacası fenilalanin vücudun en önemli fonksiyonlarının tümünü kontrol eder ve böylece sentetik fenilalanin kullanan kişi ona tamamen bağımlı hale gelir.

Vücutta sentetik fenilalaninin dönüşüm döngüsü bozulduğunda (ki bağışıklık sistemi tamamen çökene kadar sürekli olarak bozulacaktır) vücudun tüm dokularında özellikle beyin ve üreme organ dokularında bu maddenin kendisi ve toksik atıkları birikir. Birikim yerlerindeki dokuların hücreleri ve sentetik fenilalaninin iştirak ettiği tüm süreçler tahrip olur. O zaman, kronik sentetik fenilalanin zehirlenmesi belirtileri ortaya çıkar: kronik yorgunluk, döküntü, bayılma, kas ağrıları, göz kapaklarında, dudaklarda, ellerde ve ayaklarda şişme, eklem ağrıları, bulantı, çarpıntı, anksiyete, şişmanlık, baş ağnsı, baş dönmesi, huzursuzluk, depresyon, tiroid ve nörolojik rahatsızlıklar, hafıza kaybı, spazm, epileptik nöbetler, beyinsel özürler, üreme organlarında sorunlar, duyma yetisinin zayıflaması veya kaybı, ağır karaciğer ve böbrek patolojilen’. Aspartamm beyin _tümörü, skleroz, epilepsi, parkinson, alzheimer, zihinsel gerilik ve diabete neden olduğu saptanmıştır. Sentetik fenilalanin sperm ve yumurtaları zehirler vc mutasyona uğratır. Aspartam hamilelikte doğrudan ceninin gelişimini etkiler, kullanılan miktarın çok az olması veya uzun zaman önce kullanılmış olmasının önemi yoktur.

Aspartamı yasaklayan veya kullanımına sınır koyan ülkelerde, kısırlık, doğum kusurları, gelişme çağındaki çocuklarda zihinsel ve ruhsal problemlerin oranı hızla azalmakta, Türkiye’de ise aynı hızla artmaktadır.

Gıdalarda, hayvan yemlerinde veya tedavi amacıyla dünyada her yıl 2 milyon tondan fazla üretilen sentetik aminoasitlerdc en büyük oranı fcni lalanin ve glutamik asit oluşturur.

Sodyum nitrit zararları (E-250):

Nitrat-Nitrit’ler içinde Türkiye’de en çok kullanılan katkı maddesidir. Tüm işlenmiş et ürünlerinde (sosis, salam, pastırma, sucuk) hem koruyucu, hem renklendirici, hem de lezzet arttırıcı olarak kullanılır. Et ürünleri ile alınan sodyum nitrit, vücutta, kanserojen bir madde olan nitrosaminler dönüşür. Nitrosaminler, doku hasarına, mutasyona ve kansere neden olur (kolon kanseri, karaciğer kanseri, pankreas kanseri, beyin kanseri, lösemi vb.) Sodyum nitritli ürünler, baş dönmesine, baş ağrısına, nefes alma zorluğuna da neden olabilir. Nitrit ve nitratlar hemoglobini etkileyerek dokuların oksijen almasını ve beslenmesini engeller. Kemik iliği dejenerasyonuna ve bunun sonucunda kemik iliği yetmezliğine ve ağır anemilere neden olabilmektedir.

Sodyum Sülfit zararları (E221):

Türkiye’de, en geniş alanda ve en sık kullanılan sülfitleyicidir. Gıda maddelerinde ve ilaçlarda renk ve kıvam koruyucu, bozulmayı önleyici ve beyazlatıcı olarak kullanılır. Fermente içeceklerde, salata soslarında, bira ve şarap gibi içeceklerde bulunur. Şekerleme, peynir, sakız, dondurma, bisküvi, çay, reçel, jöle, konserve, çeşni, meyve suyu, kuru meyve, kuru sebze, paketli deniz ürünü, hazır çorba, salam, sosis, sucuk, kurutulmuş et, dondurulmuş patates ve balık ürünlerinde kullanılır.

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yaptığı araştırmalarda, sodyum sülfitin besin ve ilaç yoluyla alınmasının, öğrenme ve hafıza gibi beyinsel fonksiyonlarda bozulmaya neden olduğu ve bozulmanın zamanla daha ileri boyutlarda seyrettiği tespit edilmiştir.

Sülfitler göğüste sıkışma, karın ağrısı, kurdeşen, ishal, kan basıncının düşmesi, beyinde yanma hissi, halsizlik ve kalp çarpıntısına neden olur. Aynca sülfitler, astım hastalarında astım ataklarını tetikler.

Sodyum Nitrit (E-250) ve Sodyum sülfit’in zararı en fazla cenin, bebek ve çocuklar üzerinde görülmektedir.

Formaldehit zararları:

Her tür ürünün bozulmasını önler. Sıva, duvar kağıdı, tekstil, halıfleks, boya, yağlı boya, lastik, mobilya, her çeşit deterjan ve vücut bakım ürününde kullanıldığı gibi,et, balık, sucuk, yağ, tahıl, hayvan yemi, tohumluk ve bütün aşılarda kullanılır.

Formaldehitin en yaygın kullanıldığı alanlar, sıkıştırılmış tahtadan yapılan yer döşemeleri, dolaplar, duvar kaplamaları, mobilyalar, oda spreyleri, dokuma kumaşlar, deterjanlar, döşeme Cilaları, duvar kağıtları, halılar ve boyalardır. Evin ısı ve nemi ne kadar yüksek, ev eşyaları ne kadar yeni ise, havaya karışan formaldehit miktarı o kadar fazladır.

Aroma ve emülgatör türü bütün katkı maddelerine bozulmayı önleyici olarak katılır. Ayrıca mantar hastalıklarında ve tıbbi laboratuarlarda sterilize edici ve koruyucu sıvı olarak kullanılır.

50 yıldır yoğun bir şekilde kullanılan Formaldehit, güçlü mutajen ve alerjenler arasındadır ve ödem, kronik rinit, bronşiyal astım, alerjik gastrit, kolit ve aşın duyarlılığa neden olabilir. Aşırı duyarlılık ise bir sonraki formaldehit etkileşiminde daha şiddetli bir reaksiyona yol açabilir.

Gıda, kozmetik, ev eşyası, sigara dumanı, egzos gazı ve inşaat malzemesinden direk vücuda giren veya havaya karışan formaldehit mide suyu ile reaksiyona girdiğinde kanserojen bir madde oluşturarak burun kanseri, akciğer kanseri, beyin kanseri ve lösemiye yol açabilir.

Titahyumdioksit zararları (TiOl) (E-171):

Dünyada en yaygın kullamlan mineraldir ve nanoteknolojinin 3 ana maddesinden biridir. Doğal bir mineral olan titanyumdioksit, nanoteknoloji yöntemiyle atom yapısı değiştirilerek çok aktif bir nanoparçacık formuna getirilmiştir (yeniden inşa edilmiştir). Işığın (foton) titanyumdioksit nanoparçacıklar üzerine düşmesiyle, organik madde, kimyasal reaksiyon sonucu parçalanmaya başlar. Bu yapay süreç, bitkilerde gerçekleşen fotosenteze benzer.

Fotosentez, bitkilerin güneş ışığının etkisiyle karbondioksit ve sudan, organik madde yani besin üretmesidir. Ancak, titanyumdioksit, fotosentezden farklı olarak tam tersini yapar, yani organik maddeleri parçalayarak karbondioksit ve suya ayrıştırır. Bunun anlamı şudur: Titanyumdioksit nanoparçacıklar, herhangi bir organik madde ya da canlı hücreye temas etti ğinde, organik madde veya canlı dokunun parçalanmasına neden olan kim yasal reaksiyonu başlatabilecek korkunç bir yetenektedir.

Günümüzde titanyumdîoksit şekerleme, reçel; sakız, pudra şekeri, toz şeker, küp şeker, tuz, karbonat, sütlü içecekler, süt, süt tozu, peynir, peynir altı suyu, margarin, un, hamur, tavuk, et, balık, deniz ürünleri, soya ürünleri gibi gıda maddelerinde,tıbbi ilaçlarda, vücut bakım ürünleri, her türlü kozmetik, krem, diş macunu, diş beyazlatıcı, sabun, deterjan ve temizlik ürünlerinde beyazlatıcı, bozulmayı önleyici veya nem tutucu olarak kullanılır.

Özellikle kirli havayı temizleme, baraj, nehir ve göllerden içme suyu elde etme amacıyla hava ve suya titanyumdioksit nanoparçacıklar serpilmek tedir.

Kendi kendini temizleyen camlar, kaplama malzemeleri, duvar boyaları, eşarp, kumaş ve giysiler titanyumdioksit nanoparçaçıklar ile üretilmektedir.

Ağız, deri ve nefes yoluyla vücuda giren nanoparçacıkların organizma yı hiç bir şekilde terk etmediği, dokularda çöküntü olarak biriktiği, akciğerlere büyük hasar verdiği tespit edilmiştir. Ayrıca nanoparçacıklar bulunduğu ortamda canlı hücrenin yapısına nüfuz etme yeteneğine sahiptir ve bunun sonucunda bütün hücrelerde, özellikle beyin hücrelerinde hasar oluşunu ve genleri mutasyona uğratır.

Kozmetikler ve güneş kremlerinde büyük oranda kullanılan ve cilt tara fından emilen titanyumdioksit ve çinko oksid nanoparcaaklar lŞlğa karş, duyarlıdır, serbest radikaller üretir ve güneş ışığına maruz kaldığında deri hücrelerinde DNA hasarına yolaçar; ciltte bir yara varsa deri yoluyla kan dolaşımına karışır. Bir kez kan dolaşımına giren nanoparçacıklar bütün bedende dolaşabilir, beyin, kalp, karaciğer, böbrek, dalak, kemik iliği ve sinir sistemi de dahil olmak üzere organlara ve dokulara nüfuz edebilir.

Nanopançacıklar hücre içine girebilir, mitokondri ve hücre çekirdeği tarafından içeri alınabilir, mitokondride büyük yapısal hasara, dolayısıyla eneji ve protein üretiminin bozulmasına, DNA mutasyonu ve hücrenin ölümüne sebep olabilir.

Nanoparçacıklarm en fazla yayılma alanı bulduğu, organ karaciğer ola. rak görülmekte, dalak onu izlemektedir. Karaciğer hastalıklarında zararsız yabancı madde birikminin bile karaciğer fonksiyonlarını zayıflattığı ve ka. raciğere zarar verdiği bilinmektedir.

Farelere verilen karbon nanotüplerin böbrek hücrelerinin ölümüne ve yeni hücre oluşumuna engel olduğu görülmüştür. Halbuki bugün bütün su arıtma sistemlerinde karbon nanotüpler kullanılmakta, su ile birlikte insan vücuduna nüfuz etmektedir.

Gıda endüstrisinde kullanılan renklendiricilerin yan etkileri hakkında birçok araştıma yapılmıştır. Araştırmalarda bu katkı maddelerinin genotoksik etkilere, hormonal bozukluklara, davranış bozukluklarına ve nörolo jik rahatsızlıklara yol açtığı kanıtlanmıştır.

TiO2, dünya genelinde toplam renklendirici madde üretiminin tek başına %70’ini oluşturmakta; ayrıca çeşitli sebeplerle bütün renklendiriciler de de kullanılmakta; dolayısıyla gerçekte bu oran daha da yükselmektedir. Bugün her bir insanın yalnızca içme suyu ve gıdalardan günde ortalama 300 gr titanyum dioksit tükettiği düşünülmektedir.

Nanomateryaller endüstriyel atıklar ve ev atıkları yoluyla çevreye karıştıkları zaman toprak ve su mikroflorasmı bozar. Bu da besin zincirinde değişimlere sebep olur. ,

Araştırma sonuçlarına göre Ti02 nanoparçacıkları spermlerde hareketlilik ve yoğunluğu azaltır, ömrünü kısaltır, ileri düzeyde anormalliklere ve testesteron seviyesinin düşmesine sebep olur.

Histopatolojik bulgularda Ti02’in sperm kılıfında epitelium kalınlaşması ve erbezlerindeki kan damarlarında varikosele sebep olduğu gözlemlenmiştir. Bunun yanısıra dokuları tuttuğu için kilo almaya engel olduğu tespit edilmiştir.

Bütün bu araştırma sonuçlarına rağmen insan organizmasına giren nanoparçacıkların kimyasal ve ruhsal olarak sebep olabileceği değişimlerin büyüklüğü ve vehameti yine de tahmin edilemiyor.

En çok kullanılan nanomateriyal özelliğine sahip olan Ti02 son zamanlarda ziraatte dc kullamlmaya başlanmıştır. Yukarıda anlatılan ürünlerden uzak durarak titanyum dioksidin zararlarından korunmak mümkün olabilir ancak titanyum dioksidin zirratte kullanılması korunmayı imkansız hale getirmektedîr.

Alüminyum hidroksit zararları (E173):

Aşılarda koruyucu, ilaç ve şekerlemelerde renklendirici (gümüş rengi) ve nem tutucu olarak kullanılır. Karbonat, şeker, tuz gibi her tür toz ürüne katılabilen alüminyum hidroksit toksik veya alerjen olan her bir maddeye karşı (katkı maddeleri dahil), aşırı duyarlılığa neden olabilir.

Alüminyum hidroksit beyin dokularında birikir, zeka geriliğine, öğrenme zorluğuna yol açar. Çocuk felci, kas erimesi ve aleıj iyi provoke eder. Dünyanın bir çok ülkesinde yasaklanmasına rağmen, Türkiye’de sadece aşı, ilaç ve şekerlemelere değil, sofra tuzuna bile katılarak, bebekler dahil, herkese yedirilmektedir.

Gıdalarda katkı maddesi kullanımı yıkıcı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunların bazıları şunlardır: Sindirim sisteminin bozulması, kronik toksik hepatit, böbrek ve böbreküstü bezi hastalıkları, üreme organlarında bozulmalar, kısırlık, endometriozis, vajinismus, kistler, kanser, diyabet, tiroid rahatsızlıkları, havale, hiperaktivite, davranış bozukluğu, otizm, baş dönmesi, baş ağrısı, depresyon, alzheimer, parkinson, MS, dü şük tansiyon, yüksek tansiyon, titreme, alerjik kaşıntılar, egzama, astım ve aşırı duyarlılık (“Vajinismus” bölümüne bakınız.)

Gıdalarda Kullanılan Katkı Maddelerinin zararları üzerine pek çok ülkede yapılan araştırma sonuçları dehşet vericidir. Ancak bu ürpertici gerçeğe rağmen, üretici firmaların ve parayı elinde tutanların karşısında, sesini yükseltecek, yorum yapacak veya kampanya başlatacak bir topluluk veya kamuoyu oluşabilmiş değildir. (“CMU” bölümüne bakınız.)

Kaynak: Aidin Salih – Gerçek Tıp isimli kitabından alıntıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.