Selçuk Aydın Kimdir?

0
1599
Selçuk Aydın
Selçuk Aydın
Selçuk Aydın
Selçuk Aydın

Aslen Trabzon’un Akçaabat ilçesine bağlı Çamlıca Köyünden olan Selçuk Aydın, 1983 yılında Akçaabat’ta dünyaya gözlerini açtı. Okul yaşantısı Trabzon’un 24 Şubat İlkokulu ile başlayan Aydın, sırasıyla Cumhuriyet Ortaokulu, Trabzon Lisesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Beden Eğitimi bölümlerinden başarıyla mezun oldu.

Üç kardeşin en büyüğü olan Selçuk Aydın’ın babası Ali Aydın,Trabzon Devlet Malzeme Ofisi’nde yönetici olarak görev yaparken, annesi Emine Aydın, emekli bir ev hanımıdır. Kendisinden bir yaş küçük olan (Benim en samimi arkadaşım ve hayattaki en büyük destekçim) dediği, Yalçın Aydın ise yine milli takımımız adına birçok uluslar arası organizasyonlarda dövüşmüş başarılı bir boksördür. Henüz ilkokula devam eden küçük kız kardeşi Sinem ise, dövüşleri sırasında abisi için dua ediyor.

On yaşındayken Trabzon’da kardeşi Yalçın ile birlikte boks hayatına başlayan Selçuk Aydın, bir gün dünyanın sayılı boksörleri arasına adını altın harflerle yazdıracağını tahayyül bile edememişti.

Ben burada Selçuk Aydın’ın kişilik özelliklerinden de bahsetmek istiyorum, ‘Kendisi bundan pek hoşlanmasa da’ okurların öğrenmesi amacıyla yazılmasının zaruri olduğunu düşünüyorum. Profesyonel boksta çok önemli bir felsefe vardır, ‘Dünya şampiyonu olabilmek için dünya şampiyonu gibi düşünmek gerek!’ şeklinde. Ben dünyanın en iyi boksörleri arasında gösterilen Arthur Abraham ile birlikte birçok kez kamplara katıldım. Dünya şampiyonu olmadan önce birçok maçını çektim ve samimi bir arkadaşlığımız oldu, bu vesileyle kişisel özelliklerini de analiz etme fırsatı buldum. Abraham, dünya şampiyonu olmadan önce şampiyon gibi düşünüyordu, bu benim çok dikkatimi çekmişti. Buradan aynı özelliklerin Selçuk Aydın’da da çok bariz bir şekilde olduğunu sezinlediğimin özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum. Kendisi henüz çocuk yaşta iken amatör boks yaşamı nedeniyle dünyada gitmediği ülke, yaşamadığı tecrübe kalmamış bu da zengin bir kişilik oluşmasına vesile olmuş.

Selçuk Aydın
Selçuk Aydın

Şampiyonun yaşadığı ilginç ve bir o kadar da insanı hayretlere düşüren anılarına ilerleyen bölümlerde yer vereceğiz, ancak şimdi şampiyonu başarıya götüren ender kişilik özelliklerinden bilhassa bahsetmek istiyorum.

Selçuk Aydın’ı yakından tanıyan herkes karakter yaşının fiziki yaşından birkaç kat daha yüksekte, olgun bir insan olduğunu iyi bilir. Şampiyonu, olayları çok hızlı-doğru analiz eden ve süratle kararlar verebilen, ayrıca verdiği kararların arkasında sonuna kadar durabilen bir insan olarak nitelendirirsek hata yapmış olmayız sanırım. Selçuk Aydın’ın karakterinin temelini ise ciddiyet ve cesaret oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk örf ve adetlerini iyi bilen ve bunları istisnasız olarak uygulayan olgun bir insan. İradesi inanılmayacak kadar sağlam ve dünyanın en hırslı insanlarından. Tıpkı boksta attığı usta yumruklar gibi, özel hayatında da her şeyi yerli yerinde yapan, ‘neyi ne zaman ve nerede’ yapacağını çok iyi bilen zeki bir insan. Savaşçı ve mücadeleci bir kişilik ancak bu savaşçılığın altında müthiş merhametli bir kalp olduğunu da özellikle belirtmeliyim. Şampiyonun özel zevkleri arasında ilk sırayı istisnasız olarak, ‘en yakın arkadaşım’ dediği dizüstü bilgisayarı gelmektedir. Boş zamanlarının büyük bir bölümü internette gazete okumak ve bilgi edinmekle geçmektedir. Bunun dışında sinema filmleri izlemek, kitap okumak ve dostlarıyla bir araya gelerek sohbet etmekten de oldukça büyük haz almaktadır.

Selçuk Aydın, çocukluk yıllarında Trabzonspor stadyumunun yakınında ikamet ediyordu. O dönemlerde futbola ilgi en az bugünkü kadar yoğundu bu yüzden kardeşi Yalçın ile ikiz gibi görünen Selçuk Aydın’ı futbolcu yapabilmek için birçok futbol antrenörü çeşitli hediyeler veriyor ve futbol oynattırmak istiyorlardı. Mahallesindeki hemen hemen tüm arkadaşlarının bir futbol kulübünde top koşturmasına rağmen Selçuk Aydın, kardeşi Yalçın ile birlikte boksu tercih etmişti. Şampiyon bunu şöyle açıklıyordu: “Futbol ve birçok diğer spor dalları bana sadece bir oyun gibi geliyordu. Oysaki boks sadece güçlülerin ayakta kalabildiği reel bir arenaydı. Ben çok hırslı bir çocuktum, kanım kıpır kıpırdı. Diğer sporlar beni tatmin edemezdi bu yüzden kendimi ringlere attım.”

Selçuk Aydın boksa henüz on yaşındayken memleketi Trabzon’da başladı. Kendisinden bir yaş küçük kardeşi Yalçın ile birlikte boksa sevdalandılar. 1993 yılında ilk eldiveni giydiklerinde dünyanın zirvesine isimlerini altın harflerle kazdıracaklarını düşünmemişler, hatta kısa bir süre sonra bu sporu bırakacaklarını sanmışlardı. Ta ki aynı yıl minikler 30 kiloda katıldığı Türkiye şampiyonasında Türkiye üçüncüsü oluncaya kadar. İşte elde ettiği bu başarı Selçuk Aydın’ı boksa bağladı ve motive etti, ateşledi, büyük rüyalar görmesini sağladı. Ardık Karadeniz’in sert çocuğu Selçuk Aydın geliyordu, onu kimse durduramazdı!

O günkü antrenman imkanları da çok ilginçti, gelin biz bunu en iyisi Selçuk Aydın’ın kendi ağzından dinleyelim… İmkanların çok kısıtlı olduğunun özellikle altını çizen Selçuk Aydın, “Küçük bir salonda antrenman yapıyorduk. Elimize giyeceğimiz boks eldiveni yoktu. Bir eldiveni on kişi sırayla giyiyorduk, eldivenler yırtık pırtıktı. Bu eldivenleri de bulduğumuz için kendimizi şanslı sayıyorduk. O dönemlerde Trabzon ve hatta Türkiye’de boks eldiveni bulmak çok zordu. Bu durum babamı rahatsız etmeye başladı ve konuya bir çözüm üretmek amacıyla araştırmalara başladı. Trabzon’daki Rus pazarından kalın eldivenler bulmuştu. Bu eldivenleri Ruslar soğuktan korunmak için kullanıyordu biraz boks eldivenini andırıyordu ancak bununla boks yapılmazdı çünkü vurduğun yeri şişiriyordu. Biz bunlarla idman yapıyoruz ama kum torbaları eldivenden beter. Brandadan yapılmış sağlıksız torbalardı. Neyse biz antrenmandan eve geliyoruz babam büyük bir merakla hadi oğlum gösterin bakalım bugün ne öğrendiniz. Biz çıkarıyoruz Rus eldivenlerimizi, kardeşim Yalçın’la başlıyoruz birbirimize vurmaya ama canımız çok yanıyor. Ben kardeşime kıyamıyorum vurmaya ancak o bana sağlam vuruşlar yapıyor ve vurduğu her yer ya kanıyor ya da şişiyor, çünkü eldivenlerin koruyucu hiç bir etkisi yok. Tabi ben de bazen sinirlenip kardeşime vuruyorum onun yaptığı etkileri de Yalçın’ın kendisine sorun en iyisi. İşte biz o günlerden buralara geldik. İçimizde memleket sevdası yüreğimizde kalıba sığmaz bir cesaret. Bana en çok zevk veren şey yabancı ülkelerde kazandığım başarının ardından ülkemin bayrağını göndere çektirerek, istiklal marşımızı dünyaya dinletmektir. Bu sevdayla ringlerde vuruyorum.”

Tüm bu olumsuzluklara rağmen 1994 yılında 54 kilo Yıldızlar Avrupa Şampiyonu olan Selçuk Aydın, dünyaya güçlü bir sinyal vermişti. Katıldığı ilk ciddi uluslararası turnuvada bu başarıyı gösteren bir sporcu ne kadar yetenekli olduğunu da tüm dünyaya ispatlamıştı. Bu arada şampiyonun babası Ali Aydın ve Kardeşi Yalçın’da şampiyona büyük destek veriyor ve başarılı olabilmesi için ellerinden gelen her türlü imkânı sunuyorlardı.

Bu başarı şampiyonu motive edecek yere bir boşluğa düşmesine neden olmuştu, çünkü Selçuk Aydın’ın en büyük hedefi Avrupa Şampiyonu olmaktı ve buna çok kısa bir sürede ulaşmıştı. Şampiyon kendisini tüm hedeflerine ulaşmış birisi gibi hissediyor ve boks yapma hevesi bulunmuyordu. İşte bu aşamada ailesi özellikle de babası Ali Aydın, devreye girerek oğlunu motive ediyor ve önüne yeni hedefler koyarak hem yönlendiriyor hem de boksa devam etmesini sağlıyordu. Şampiyon yeni ve daha büyük hedeflere yelken açmıştır artık. İlerleyen yıllarda gençler ve ardından büyükler kategorisinde ülkemize birçok madalyalar getirerek İstiklal Marşımızı dünya ringlerinde okutmayı başarmıştır..

Amatör boks yaşantısına birçok ulusal ve uluslar arası başarılar ekleyen Selçuk Aydın için şüphesiz en gurur verici olanı da Türk Milli Takım Kaptanlığına layık görülmesiydi. Lider ve idareci kişiliği kendisini Türk Milli Takım Kaptanlığına kadar yükseltmiş ve bu onur verici sorumluluğu uzun yıllar büyük bir başarıyla yerine getirmiştir.

Tabi ki bugünkü büyük şampiyon için amatör boks yaşantısında her şey güllük gülistanlık değildi şüphesiz. Şampiyon çok ciddi sorunlar da yaşadı amatör boks hayatında. Buradan açıklamak istemediği birçok olumsuzluğu başka kimse yaşamış olsaydı beklide boksu bırakır kaybolur giderdi. İşte şampiyonu diğer insanlardan ayıran faktörde buydu, hırs ve inanç! Şampiyon olumsuzluklar yaşadıkça antrenman yaptı ve boksa daha çok sarıldı. Olumsuzluklar onu adeta kamçıladı. İçindeki öfke ve haksızlığa uğramışlık duygusunu kum torbalarını döverek kustu ve torbaya her vurdukça daha da güçlendi. Ringde karşısına çıkan hiç kimseye acımayan şampiyon bunu şu şekilde açıklıyor: ‘Benim karşımda ringe çıkan kişi her şeyi göze almalıdır, çünkü benim için ring demek tüm toleransların bittiği yerdir. Orada hiç kimseye acımam, unvanına, gücüne, derecesine ve gözünün yaşına bakmam. Bunun için bana karşı yumruk sallayacak adam iyice düşünmelidir. Ring şanın-şerefin, geleceğin, unvanın ve paranın paylaşıldığı yerdir bunları kimseye kaptırmam.’

Amatör boks konseyi (AIBA’nın) almış olduğu son kural değişiklikleri şampiyonun hoşuna gitmemişti. O’na göre puanlama sistemindeki yeni kurallar boksu boks olmaktan çıkarmış, bir oyun haline sokmuştu. Beş yıl önceki korkaklar bugünün dünya şampiyonları olmaya başlamıştı. Çünkü yeni puanlama sisteminde dövüşenler değil de kaçanlar kazanmaya başlamıştı. Bu olumsuzluklar şampiyonun amatör boks yaşamının sonuna geldiğinin ilk işaretlerini de vermesine neden olmuştu.

2006 yılında İstanbul’da katıldığı bir uluslar arası turnuvada dünyaca ünlü Türk menajer Ahmet Öner, Selçuk Aydın’ın maçlarını izlemeye başlar ve bu turnuvada muhteşem bir başarı göstererek tüm rakiplerini yenen şampiyonun performansı Ahmet Öner’i büyüler. Bazı kişiler aracılığıyla şampiyona ulaşır. Öner, kendisini transfer etmek istediğini söyleyerek dünya starı olabilecek yeteneğinin olduğunu belirtir. Şampiyon kararsızdır, Aynı yıl Bulgaristan’da yapılan Avrupa Amatör Boks şampiyonasına katılır. Müsabakalar sırasında hakemler Türk boksörlere karşı sürekli olarak haksızlıklar yaparlar. Şampiyon’un ikinci maçında hakemlerin yaptıkları haksızlıklara dayanacak gücü kalmaz. Hakkıyla kazandığı maçı rakibine verirler. Aynı hakem kadrosu takım arkadaşına da aynı şekilde haksızlık yapar ve bu da bardağı taşıran son damla olur. Maçın ardından antrenörü dahil olmak üzere takım arkadaşları yapılan haksızlıkları protesto ederler. O günleri Selçuk Aydın şöyle anlatıyor: “Burada yapılan haksızlıkların nedeni, yakın zamanda yapılacak olan Boks Federasyonu Seçimlerinde federasyonumuzu yıpratma politikası olduğu apaçık ortadaydı. Birçok sorun yaşayan federasyonun seçimleri kaybedeceğine muhtemel gözle bakan hain insanlar medyaya yalan dolan haberler sızdırarak hedeflerine ulaşmaya çalıştılar, fakat bunda başarılı olamadılar. Tüm bu nedenlerden dolayı da hak etmediğimiz birçok iftiralara maruz kaldık. Maalesef amatör boks yaşantıma nefretle son vermek zorunda kaldım. Yıllarca ülkeme büyük bir gururla hizmet verdim. 14 yıllık başarılarla dolu amatör sporculuk hayatımı kötü niyetli insanlar yüzünden bir kalemde sildim ve Ahmet Öner’in teklifini kabul ettim.”

Artık yep yeni bir hayat başlamıştı. Selçuk Aydın, 2006 yılında ilk profesyonel dövüşüne çıkacaktı. Tarih 10.11.2006, rakip Marian Gabris, yer Almanya. Herkes profesyonelde ilk kez ringe çıkacak olan bu genç sporcuyu takibe almıştı. Bu ilk maçında Selçuk Aydın müthiş bir çıkış yaparak rakibini daha ilk saniyelerde nakavt etmiş dünya boks otoritelerine güçlü bir mesaj göndermişti. Amatör boks yaşantısının özellikle son dönemlerinde yapılan haksızlıklar şampiyonu daha da fazla hırslandırmıştı. Bu duygularla çıktığı her maçı nakavtla kazanıyor ve rakiplerinin korkulu rüyası haline geliyordu. Beşinci maçına gelmiştik ancak şampiyon her çıktığı maçı ilk rauntlarda nakavtla bitiriyordu. Ben Vedat Alyaz, onun basın danışmanı ve özel fotoğrafçısı olarak karşılaşmalardan sonra doğru dürüst resimler çekemiyordum nedeni ise: çok hızlı nakavtlar yapıyor, ben daha deklanşöre basmadan nakavt ediyor bu yüzden enstantane resimler yakalayamıyordum. Bu nedenle şampiyondan rica ettim, iyi resimler çekebilmem için maçı sayıyla bitirmesi ve dolayısıyla uzatmasını istedim. Sağ olsun kendisi beni kırmadı ve profesyonel hayatında ilk kez bir maçı nakavt etmeden sonlandırdı. Biz de kendisinin iyi pozlarına kavuşmuş olduk. Profesyonel boks yaşantısında kendisiyle sürekli beraber olduğum için birbirinden ilginç anılar yaşadım, bunları da ilerleyen dönemlerde buradan okuma fırsatı bulacaksınız. Şampiyon bir buçuk yıl içerisinde 14 maç yapmış ve bunların 12’sini nakavtla olmak üzere hepsini kazanmıştı. Sıra bir altın kemer ile bu başarıyı taçlandırmaya gelmişti. Dünya Kıtalar Arası Yarı Orta Sıklet kemerinin sahibi Selçuk ile ringe çıkmaya korkmuş ve kemeri boşa bırakmıştı. Dünya sıralamasına göre Selçuk Aydın ve Lucky Lewele bu kemer için dövüşme hakkına sahip olmuştu. Güney Afrikalı siyahi boksör Lucky daha önce Selçuk’un takım arkadaşı Alpaslan Ağüzüm’ü nakavtla yenerek kalitesini ispatlamıştı. Ancak bu durum Selçuk Aydın’ı hiç ilgilendirmiyordu. Lewele ile ringe çıkmak için sabırsızlanıyor ve karşılaşmanın memleketi Trabzon’da yapılmasını istiyordu. Selçuk Aydın’ı çok seven menajeri Ahmet Öner, bu isteğini kırmayarak büyük paralara dahi mal olsa organizasyonu Trabzon’da yapıyordu. Şehir tarihinde ilk kez düzenlenen profesyonel boks gecesinde salon ağzına kadar taraftarla doluyordu, sığmayan binlerce seyirci ise dışarıda kurulan dev ekranlardan dövüşü takip ediyordu. Rakip Lewele ringe çıkınca seyirciler yuhalamaya başladı bunun üzerine Lewele Trobzonspor forması giyidince tüm salon rakibi alkışlamaya başladı. Maç başlamıştı, böyle büyük bir dövüşe kalbimiz dayanmıyor bacaklarımız tir tir titriyordu. Doğrusunu isterseniz biz dövüşün ortada geçeceğini sanmıştık ancak Selçuk Aydın, ilk raunttan itibaren üstünlüğü ele geçirdi. Rakibi on birinci raunda kadar eze eze dövdü. On birinci rauntta rakibi nakavt pozisyonuna sokunca salon gök gürültüsünü andıran bir sesle gürledi. Şanssızlık sonucu Selçuk Aydın’ın ayağı kendi köşesinde yere dökülen su nedeniyle kaydı ve rakip son anda nakavt olmaktan kurtuldu, ancak yenilgiden kurtulamadı. Bitiş gongunun ardından ringdeki tüm hakemlerin oy birliği kararıyla Selçuk Aydın, yeni Dünya Kıtalar Arası Yarı Orta Sıklet Boks Şampiyonu oldu. Şehirdeki atmosfer görmeye değerdi. Gece saat ikide muhteşem bir araç konvoyuyla Trabzon sokaklarında zafer turları atıyorduk. Tüm kent ayaktaydı ve şampiyonlarını alkışlıyorlardı. Ben yanımdaki arkadaşlara ‘rüya mı görüyorum yoksa bu gerçek mi’ diye soracak kadar kendimden geçmiştim. Tüm bunların ardından unvan maçına da çıkmıştı şampiyon ve tecrübeli rakibi Marad Khuzuev’i ikinci rauntta öyle bir nakavt etmişti ki ringde beş dakika baygın yatmıştı Khuzuev. Bunu gören rakipleri birer birer ringlerden kaçmaya başlamıştı. Şu anda Selçuk Aydın, dünya şampiyonluğu yolunda büyük bir hızla ilerliyor. Şampiyonun mucizeleri ve tarihini buradan yazmaya devam edeceğiz.

“Amatör boks spordur, profesyonel boks ise dövüştür”

Selçuk Aydın

(Vedat Alyaz)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.