Gadidae familyasından olan gelincik balığı ismini karada yaşayan gelincik isimli hayvana çok benzemesinden, onun gibi yırtıcı olmasından dolayı almıştır. Diğer benzer yanları ise ikisinin de avlarını gece yakalamalarıdır.
Denizlerimizde, özellikle Marmara, İstanbul Boğazı ve Karadeniz’in İstanbul Boğazı’na yakın sahillerinde kayalık, çakıllık, midyelik ve ilişkenli diplerde yaşar.
Ortalama boyu 20 cm.’dir. 40 cm. kadar olanlarına da rastlanır. Gövdesi füze biçiminde, kuyruğa doğru hafifçe yassı, karnı ise yuvarlak ve dışa doğru çıkıntılıdır. Sırtı koyu kahverengi, yanları açık kahverengi ve kirli sarıdır. Yanlarında ve sırtında siyah, gri benekler taşır. Karnı sarımsı krem rengindedir. Kafası gövdesine göre küçüktür. Yapısından ötürü yüzü çirkin ve vahşi bir ifade taşır. Çenelerinde çok keskin dişleri vardır. Üst çene alt çeneden uzundur. Üstte iki, alt çenede bir adet bıyık şeklinde uzantı bulunur.
Gelinciğin iki sırt yüzgeci olup birincisi daha az gelişmiştir. Balığın sırtında bulunan bir oyuk içindedir. İkinci sırt yüzgeci kuyruğa kadar uzanır. Anüs yüzgeci de ikinci sırt yüzgecinde aynı paralelde kuyruğa doğru uzar. Kuyruk yüzgeci gövdesine oranla küçük olup yuvarlaktır. Karın yüzgeci küçük, göğüs yüzgeçleri ise normal büyüklüktedir.
Gelincik balığının yüzgeçlerinde batıcı dikenler yoktur. Balığın pulları çok ufak olup gövdesine iyice intibak etmiştir.
Çakal eriğiyle yapılan yemeği Musevilerce makbul sayılan yemekler arasındadır.
İstanbul Boğazı’nda Beylerbeyi, Çengelköy ve Kandilli’de ancak birkaç usta balıkçı tarafından yapılabilen gelincik sepetçiliği çok meşakkatli bir iştir.
Firesi de çok olduğundan gün geçtikçe Boğaz’a has bütün güzel şeyler gibi o da tarihe karışmaktadır. Mayıs ve haziranda eti çok lezzetli olan gelincik balığı fanyalı ağlarla da tesadüfen yakalanır.
