Altınbaş Kefal Nasıl Yakalanır

0
2062
blank

blank

Mugilidae familyasından olan kefal balıkları Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz’de sürüler halinde yaşarlar. Ayrıca denizlerimizle bağlantısı olan göl ve nehirlerde de bulunurlar.




blank

Sularımızda altı cins kefal balığı mevcuttur. Bunların bilimsel adları:

Mugil cephalus (has kefal – halk dilinde gambot denir),

Mugil capito (pulaterina veya platerina – halk dilinde sidikli ilarya),

Mugil auratus (altınbaş kefal, küçüklerine yine gambot ismi verilir),

Mugil saliens (kefal),

Mugil chelo (topbaş kefal veya halk dilinde mavri denir) ve

Mugil labeo’dur (dudaklı kefal).

Sıcak ve ılıman denizlerin kıyı bölgelerinde yaşayan kefallerin boyları cinslerine göre 25 cm. ile 90 cm. arasındadır. Füze şeklindeki gövde yapılarıyla kefaller güçlü, çabuk hareket edebilen ve son derece kurnaz balıklardır. Dişileri erkeklere oranla biraz daha uzundur. Has kefal ve altınbaş kefalin karın çıkıntıları belirgin bir şekilde görülür. Kısa iki adet sırt yüzgeci ve iyice gelişmiş güçlü çatal biçiminde kuyruk yüzgeci vardır. Kuyruk yüzgecinin bu denli gelişmiş olması balığa geri geri gitme yeteneğini sağlar. Kafa yapıları gövdelerine oranla daha iri, sert ve yuvarlaktır. Dudakları kalın, ağzı küçüktür ve gözle görülmeyecek kadar küçük kadife dişlerle kaplıdır.

Bazı kefallerin göz küresinin üzerindeki tabaka, yağ birikimiyle kalınlaşmıştır. Yine saydam olmakla beraber gözün dış yüzeyinin önemli bir bölümünü kaplar. Suların ısınmasıyla birlikte bu tabaka ortadan kalkar. Kefal derisi birbirine geçmiş iri pullarla kaplıdır. Sırtı gri veya koyu gri, yanları gümüşi, karnı ise beyazdır. Gövdesinde yedi-sekiz adet birbirine paralel gri bant vardır. Has kefal ve altınbaş kefalin baş ve yüzgeç uçlarında sarı lekeler görülür.

Kefalin karnını yarıp, iç organlarını temizlediğimiz zaman içindeki zarın siyah bir tabakayla kaplı olduğunu görürüz. Bu siyah tabaka, balık su altında tutulup gazete kağıdıyla iç kısmı bir iki kez ovalandığı takdirde kolayca sıyrılıp çıkar. Dipte ve çamurda yemlenmesinin sonucu karın bölümünün içindeki ince zar bu rengi alır. Akıntılı ve temiz diplerde yemlenen kefallerin içleri daha açık gri bir zarla kaplıdır. Kefal balığının bağırsağı da çok uzundur ve halka biçiminde İyice sarılmıştır. 30 cm.’ lik bir kefalin bağırsak uzunluğu ortalama 21 cm.’dir. Kefal balıklarının diğer balıklara oranla yaşam süreleri daha uzundur. Platerina, altınbaş ve has kefal ortalama on beş yıllık bir ömre sahiptirler. Dişileri 7 milyon civarında yumurta döker ve yedi-sekiz yaşlarında nesil yetiştirmeye başlarlar. Erkeklerin nesil yetiştirmeleri ise altı-yedi yaşındayken başlar. Kefallerin daha küçükleri olan ilaryalar ise on-on iki yıllık bir ömre sahiptirler. Dişileri 2 milyona yakın yumurta döker. Bu süre içinde hepsi birbirine dokunacak şekilde sıkışık yığınlar halinde toplanırlar. Kefal balıkları sığ sularda ürer. Yumurtlama mevsimi cinslere göre değişir.

Genellikle sularımızda yaşayan cinsleri mayıs-haziran aylarında yumurta dökerler. Yüzerken karnını dibe sürtmek suretiyle yumurta bıraktığı söylenir. Yavruların boyu 2.5 cm. civarındadır. Kefaller küçük ağızlı ve dişsiz balıklar oldukları için yırtıcı balıklar sınıfına girmezler. Çamur, bataklık ve yosunlu diplerdeki deniz kurtlarını, yumurtadan çıkmış çok küçük balık yavrularını, balık yumurtalarını, yosun ve planktonları yerler. Kalın dudaklı yumuşak ağızlarıyla kumu, çamuru eşeler, çürümüş hayvansal ve bitkisel maddeleri, çok sayıdaki solungaç yapraklarının yardımıyla ayırırlar. Dipte yemlenirken ağız dolusu çamuru alır, yüzmeyi sürdürüp çamurun yenilmeyecek kısmını tükürürler. Ayrıca küçük yumuşakçaları yemek için, taşların, liman ve rıhtım kazıklarının üzerindeki ince lifli yeşil yosunları da kazırlar. Kefalin hem ağzının içinde hem de dışında besin bulmasını sağlayan tat alma papillaları vardır.

Kefal Avı

Kefaller her ne kadar lüfer, torik, palamut ve uskumru kadar uzun göçler yapmasalar da göç eden balıklar arasında sayılabilirler. Sahilleri takip ederek sürüler halinde torpil gibi yüzerler. Yemlenmek için denizlerin tatlı sularla karıştığı koylara, dere ağızlarına, nehirlere ve denize açık göllere girerler. Göl ve akarsular yumurtaların gelişmesine imkân vermediği için yumurtalarını denize bırakırlar. Kefal balıkları oksijeni az olan sularda yaşayabilirler, aynı zamanda sıcak ve soğuk sulara da dayanıklıdırlar.

Çok sığ sularda yüzebildikleri gibi ısı değişikliklerine, tatlı-tuzlu su değişikliklerine dayanıklıdırlar. Çok zeki, çevik ve güçlü bir balık olan kefal diğer balıklar kadar kolay yakalanmaz. Oltaya kolay kolay atlamaz. Ağla çevrildiği zaman mantar yakanın üzerinden kolaylıkla atlayıp kurtulur. Keza kepçeye girdiği zaman kepçe kaldırılırken içinden bütün gücüyle fırlayıp kurtulduğu görülmüştür. Velhasıl amatör balıkçı için bütün zorluğuna rağmen kefal avı zevkli ve heyecanlıdır. Bu yüzden çeşitli yöntemler ve av şekilleriyle avlanılmaya çalışılır.

Olta ile Kefal Avı

Kefal daha önce de belirttiğimiz gibi oltaya kolaylıkla atlayan bir balık değildir. Balığın beslendiği çevrede mevcut olan yemlerin seçilmesi önemlidir. Zira aradığı ve alıştığı yemi yer. Örneğin Fethiye veya Kaş’ta ekmek içinden yapılmış hamuru yiyen balık, Boğaz’da Vaniköy’de mısırözü posası yer. Kandilli’de, Hisar’da palamut veya istavritin iç organlarını yerken, Çanakkale’de dere kurduna atlar. Onun için oltayla kefal avında balığın yemini doğru olarak belirlemek şarttır. Olta takımı genellikle sahilden denize doğru ya bambu kamışa takılarak veya serbest el oltası şeklinde olur. Bu tip av şekli yine genellikle büyük boy kefaller için değil, ilarya, gambot gibi küçük boy kefaller için geçerlidir. 0.35’lik misina bir mantara sarıldıktan veya bir bambu kamışına bağlandıktan sonra ucuna 1 cm’lik bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün boş gözüne 2 kulaç (makaralı kamış kullanılıyorsa kıyının derinliği hesap edilerek bu beden daha uzun veya kısa tutulabilir) 0.30’luk bir beden bağlanır. Bedenin boş ucundan yukarısına doğru ezilmiş kurşundan çok küçük 4 – 5 gr. ‘lık bir kıstırma takılır. Bedenin yine boş ucuna da kefalin ağzına girebilecek kadar küçük, sağlam, çelikten ve siyah renkte bir iğne bağlanır. Yem olarak palamut veya istavrit bağırsakları, iç organları kullanılıyorsa iğnenin alabildiği kadar yem iğneye geçirilir, sarılır ve bir bölümü sallandırılır. Olta kıyıdan sallandırılır ve beklenir. Genellikle su sığ olduğu için balığın sürü halinde dolaşması ve yemle ilgilenmesi amatör balıkçı tarafından görülür. Balık yemle ilgilenmeye başladığında, ilk kez yemi yoklar. Bırakır bir tur atar yine yemin başına gelir. Onu gören sürüdeki diğer balıklar da aynı ilgiyi gösterebilirler. Neticede yemeye karar verirse yavaş yavaş yemi gevelemeye, emerek ağzında yuvarlamaya başlar. Kefal balığının yem yemesi küçük çocukların biberonla süt içmesini andırır. Bu sırada amatör balıkçının büyük bir sabırla beklemesi, acele etmemesi şarttır. Balık daha yemi yeni ağzına almışsa olta hemen çekildiğinde, kefal de yemi derhal kusar ve huylanır. Belki bir daha aynı yeme gelmez. Balıkçı yemin iyice balığın ağzına girdiğine kani olduktan sonra tasmayı atar ve iğne kefalin ağzına takılır. Balık acele etmeden zaten sığ olan sudan yukarı alınır. Balık iriyse oltayla su yüzeyine kadar kaldırıp kepçeyle kıyıya almak lazımdır. İri balık bütün ağırlığını oltaya vererek, zaten ince olan takımı kolayca koparabilir.

Kepçe ile Kefal Avı

İlkbaharla birlikte Boğaz sırtlarında erguvanların açması kefal sürülerinin kıyıya yakın olarak geçmelerinin habercisidir. Bu meyanda gündüz ve gece olmak üzere kepçe ile kefal avı başlar. Balıklar akıntıya karşı yüzdükleri için sular onları kıyıya doğru sıkar ve adeta rıhtımlara değercesine yakından Karadeniz’e doğru çıkış yaparlar. Bu mevsim gözlerinde oluşan yağ tabakasından ötürü iyi göremedikleri, devamlı akış halinde bulunan sürüler yoğun oldukları için 1-1.5 ay süresince av verirler. Kepçeyle kefal avı son derece maharet isteyen zor ve zevkli bir av şeklidir. Kefal kepçesi üç bölümdür. 1. Gönder (kepçenin 3.5-4 metrelik ahşap sapı), 2. Ağız (Basketbol potası biçiminde geniş çaplı demirden yapılmış çember), 3. Tor (Küçük gözlü ince, tül gibi ağdan yapılmış uzun torba). Bu avda gözcü ve kepçeci olarak iki kişi çalışır. Rıhtımdan sürüyü gören gözcü önünden geçen kefalleri kepçeciye haber verir. 5-6 metre kadar ileride bekleyen kepçeci kepçesini sürüye mesafe tanıyarak yavaşça ileriden denize daldırır ve akıntılı suların yardımıyla balıkların geçiş istikametine doğru sürer. Sürü kepçenin içine girdiği anda kepçenin ağzını kıyıya süratle döndürür ve kıyıya doğru kuvvetle çekerek kaldırır, İstanbul Boğazı’nda ve bilhassa Kandilli’de kepçeyle kefal avının ustası olanlar bir seferde üç-dört iri kefali kıyıya alabilirler. Bazen bir ilarya sürüsünün tümü kepçeye girebilir. Kepçeyle kefal avı gece de yapılır. Yine iki kişinin birlikte çalıştığı avda kepçeci balığın akıntıyla sıkıştığı noktayı, yani su başını iyice beller ve buraya bir lüks lambası yerleştirir. Işığını iyice kısıp yanlarına tahta parçaları dayayarak ışığın dağılmayıp bir noktaya süzülmesini sağlar. Sürü loş ışıkta kendini belli ettiği an kepçeci mesafeyi hesap edip gidiş istikametlerinin epey önüne kepçesini yavaşça daldırarak, suların da yardımıyla sürünün üzerine doğru sürer. Sonra da kepçeyi kıyıya doğru döndürüp balıkları kepçeye sokar. Kepçe kaldırılırken kefallerin içinden bütün güçleriyle fırladıkları vakidir. Bu avda zamanlama, çabukluk, balığı görmek ve iyi reflekslere sahip olmak gerekir.

Üzülerek yazmak zorunda olduğumuz bir konu da kefal balıklarının bugün bile kıyılarımızda, nehirlerimizde bomba ve dinamitle avlanılmasıdır. Bu tür av şekilleri balık türleri üzerinde büyük tahribata yol açmaktadır.

Sadece kefal balıklarının değil levrek, karagöz, çipura, sinarit gibi nadide taş balıklarının neslinin tüketilmesine sebep olan dinamit ve bombayla balık avına karşı gerekli tedbirler alınmazsa çok kısa zamanda bu balıklar da kıyılarımızda yok olacaktır.

Kefal balığının eti beyaz olup çok lezzetlidir. Küçüklerinin tavası, irilerinin buğulaması, tepside taze soğanla fırınlaması, mayonezli haşlaması ve pilakisi yapılır. Platerina ve iri ilaryadan tütsülemesi (buna likorinos diyoruz) çok lezzetlidir. Has kefal yumurtasından tarama ve balık yumurtası yapılır.Kefal üzerine çeşitlemeler…

Kefal, adı çıkmış balıkların başında gelir. Öncelikle kefal pis sularda da varolabilen bir balıktır ve lağım ağızları da dahil çok kirli sularda dahi yaşayabilir. Ama bu kefalin pis suların balığı olduğu anlamına gelmez. Basit bir hesaptan bahsedelim. Farzedin ki boğazlara birer baraj yaptık. Sonra Marmara’nın suyunu boşalttık. İstanbul ve diğer illerden dökülen lağım artıkları Marmara’yı bir kaç yılda dolduracak kadar fazladır.Bu örneğin Marmara’da tutacağınız her balığın aslında pis suda yaşıyor olduğu anlamına gelir. Karadeniz için de, Ege içinde durum farklı değildir. Peki bu balıkların pis olduğu anlamına mı gelir? Bu biraz yaklaşım meselesidir. Lağımlardan gelen atıkların bir kısmı organik atıklardır. Bunlar kısa süre içinde bakteriler tarafından parçalanır ve yok olur gider. Ama sanayi artıkları, ağır metaller gibi bileşikler çoğu zaman uzun yıllar denizde kirlilik olmaya devam eder.

Kefal, pis sularda yaşamanın dışında aslolarak beslenme rejimi yüzünden yanlış tanınır. Kefalin dişleri yok denecek kadar zayıftır. Ağzı da küçüktür. Bu yüzden balık, karides vs. kolay kolay yiyemez. Temel olarak otçul denebilecek bir balıktır. Yosunlar, planktonlar, yumurta ve larvalar gibi küçük yemleri tercih eder. Bu enerji fakiri beslenme rejimi yüzünden midesindeki artık çok fazladır üstelik sindirim uzun sürdüğü için gayet pis görünür. Haliyle kefal bu açıdan pis balık tanımına uyar. Ama pisliğin bir ölçüsü olsaydı, tavuk daha ağır çekerdi. Koyunlar, inekler vs. de kefal ile at başı giderlerdi. Kısaca, kefalin pis olduğu aslen abartmadan ibarettir. Yakaladınız, temizleyin ve ızgaraya koyun. Kanat veya Tavuk biftekten daha temiz bir şey yiyeceksiniz, buna emin olun. Eğer psikolojik olarak etkilenmiyorsanız, Kefal’i yemek Lüfer veya kırlangıç yemekten sağlık olarak çok farklı değildir.

Diğer yandan bir başka sorun atlanmamalıdır. Pis sudan tutulan balık, sağlığa zararlıdır. Kıyılarımızda bazı bölgelerde bu sebeple av yasaktır. Böyle bir sudan tutacağınız balık doğal olarak besin olmaya elverişli değildir. Böyle bir avlaktan tutacağınız levrek ile kefalin sakıncası aynıdır. Fakat, bu gibi sularda levrekler zor yaşarken, kefaller pek etkilenmez. Kabaca, ciddi manada pis sularda kefal yaşayabilir ve yakalanan da onlar olur. Ama istavrit yakaladığınız yerden yakalanan kefalin istavritten pek farkı yoktur.

Elbette kefali ağız tadıyla yemek için bir kaç püf noktası mevcuttur. Bu her balık için geçerlidir ama, kefal gibi bir balık için daha kritiktir. Ot dediğimiz bitki vb. besinlerin sindirilmesi için bakterilere ihtiyaç duyulur. Bizim midemizde, barsaklarımızda bu nedenle trilyonlarca bakteri mevcuttur. Bu bakterilerin kötü atıkları vs. balıkların iç organları ile etli kısımlarını ayıran zar tarafından temizlenir. Bu zar aslen hayvanın böbreğidir. Eğer bu zarı iyice temizlerseniz, balığın kötü kokusu kalmayacaktır. Bölgesine bağlı olarak iri, 3-4 kiloluk kefalleri, bir kaç saat sirkede bekleterek terbiye edebilirsiniz. Kendi adıma kefal sevmem ve pek yemem. Ama istavrit ve barbun (daha niceleri) içinde bu geçerlidir. Genelde Lüfer ve Levrek harici balıklar ender yemek tercihlerim arasında yer alır. Hiç birine hayır demem ama, şöyle bir istavrit vs. olsa da yesem diyede geçirmem.

Fakat kefali yemek için önce yakalamak gerekir ki, hayvanın adının en çok çıktığı husus budur. Gerçekte kefal yakalaması en güç, en uyanık balıklardan biridir. Kefalin başı diğerlerine göre basıktır ve gözleri daha öne bakar. Bu yüzden pek çok balığın aksine ağzının önünü bir hayli görebilir. Diğer balıkların çoğu, mesela levrek ağzının ön tarafını göremez. Eee, nedir bunun hikmeti? Bir levrek veya istavrit avını yemeye karar verince ağzını iyice açar ve hızla yemin üzerine atlar. Çünkü ağzı yeme yaklaşınca yemi göremeyecek, son anda yapacağı manevraya ayak uyduramayacaktır. Bu da yem ve zokayı birden kapmasına yol açar. Ama kefalin ağzı küçüktür, yemi böyle pat diye yutamaz. Gözleriyle yemi görür, gider ondan küçük parçalar koparıp didikleyerek yemeye çalışır. Bunun olta için anlamı şudur. Oltanız sallandığı ilk anda, eğer bir levrek veya iri istavrit vs. varsa ucunda, zokayı yutmuş haldedir. Hemen çekin ki çırpınıp iğneden kurtulamasın. Ama bir kefalsa, çoğu durumda yemi ibikliyor olacaktır. Zokayı henüz yutmamıştır ve tasmalamaya kalkarsanız, ürker bayaa bir uzağa kaçar gider. Hatta bazen yemi gözü kesmezse kuyruğuyla vurup dener, parçalamaya ve ufak parçaları yemeye çalışır. Lüfer, levrek vs. yakalarken balığın vurması demek yakalanması demektir. Ama kefal için daha bir sabırlı ve usta olmak gerekir. Kefalin zokayı yuttuğundan emin olmak, yemi daha ustalıklı takmak gerekir. Evet, kefal bilinenin aksine önüne gelen atlayan kolay yakalanır bir balık değildir. Şahsi görüşüm, kefalin yakalaması daha zor bir balık olduğudur. Bu yüzden zevk için balık tutanlar için iyi bir eğlence kaynağıdır. İşte kefalin adı çıkmış olan tarafı budur. Kefal yakalamayı pek çokları küçümser. Oysa aynı sayıda kefal ve lüfer olsa suda, kefalleri daha az yakalıyor olurduk. Kefal daha kolay ve atıklarla beslenebilme avantajı ile daha çok üreyebilir. Bu yüzdende bir hayli bol bulunur. Yaygın olarak yakalanma sebebi budur.

Kefal, etobur bir balık değildir. Et hiç yemez desek yanlış olur ama, sindirim sistemi etten tamamen faydalanamaz. Bu yüzden akyem, yaprak yem gibi yemler kefal için pek anlam ifade etmez. Onu cezbeden yemler ekmek gibi tahıl bazlı olanlar olacaktır. Galata köprüsünde kışları sıra olmuş kefal yakalayanlar görebilirsiniz. Bilhassa köprünün ortasındaki kulelerin hemen dipleri gedikli kefalcilerin yeridir. Ve bu arkadaşlara yem satan kurtçularda yerleşir köprüye. Genelde kefal arayanlar şanslarını kurt ile dener. Oysa kefal için kurt çok tercih edilen bir yem değildir. O kurdun daha ziyade içindeki sindirilmeye başlanmış artıklara tav olur. Bu artıklar suya karışır ve kefal için besin burada gibi bir izlenim verir. Kefal kurdu değil, kurdun içindeki bu yiygileri yemek üzere uğraşmaya başlar. Açıktaki yiygi bitince kurdu ve içindekini de yemeye çalışır ve yakalanır. Görüldüğü gibi kurtla kefal yakalamak hiç verimli bir yaklaşım değildir. Ama bu tür bir yemin izmaritler başta ve levrekler sırada olmak üzere başka balıklara da iş yapabilmesi gerçeği vardır. Kefal.. Kiloluk bir tane çekeyim, gözüm doysun derseniz, size gereken hamur veya ekmektir. Buna mukabil, küçük kefallerin ekmeğe pek itibar etmeyebileceğini de hatırlatalım. Kefal büyüdükçe yüzeye daha korkusuz yaklaşır ve denize düşen ekmekler gibi atıklar diyetinde önemli bir yer kaplamaya başlar. Bu sebeple büyük kefaller ekmek ve hamur gibi yemlere karşı daha atılgan olur. Küçük kefalleri yakalamak içinse kurtlar daha etkili olabilir.

Kefal kilo ile ölçülecek kadar büyüdüğünde ise, kurnazlıkta en öne geçer. Yüzeydeki ekmeklere vs. pek itibar etmez. Daha ziyade sığ diplerde gezinir. Yüzeydeki ekmekleri yiyen küçük kefallerin ufaladıkları parçaları biraz alttan veya dipten toplar.

Kefalin ham diye yemi yutmayacağını bilmek gerekir. Bu halde daha küçük iğne tercihi kaçınılmaz olacaktır. En iyi tercih 12 Numara ve sağlam damaklı iğneler olacaktır ama kefal çok büyüyebilen bir türdür. Kiloluk bir kefal bu iğneyi açabilir. Bu yüzden olası büyüklüğe göre 8-12 numara arası kaliteli iğneler kullanmak gerekir. Ekmeğin kabuğu suda geç erir. İğneleri kabuğuna sapladığınız ekmeği yemeye çalışan kefal bir veya bir kaçını kolayca kapabilir. Kefal için püf noktası budur.

Sıcak mevsimlerde kefaller su yüzeyini bir hayli severler. Çünkü pek çok artık, ekmek parçaları vs. suyun üzerinde yüzer. Ama soğuk mevsimde kefaller genellikle dipleri tercih eder. Her iki duruma göre takım düzenlemek mümkündür. Ekmek kullanacaksanız, taze olması sizi bir hayli dertten kurtarır. Bayat ekmek çabucak ufalanacaktır. Ekmek yerine hamur kullanmakta bazen daha iyi netice verecektir. Hamur, ekmekten daha iyi suya karışırken daha zor dağılır. Böyle bir hamuru, un ve yoğurt yada peynir suyu ile hazırlayabilirsiniz. Ekstra isterseniz içine iyice kıyılmış midye eti, yumurta, ançuez vs. katabilirsiniz. Hamurun margarin kıvamında, hani derler ya, kulak memesi kıvamında olması gerekir. Daha iyi netice almak için hamurları iğneye uygun büyüklükte toplar yaparak suda haşlayın.

Ekmek dışında, bilhassa sardalya ve hamsi de özellikle iri kefaller için etkili bir yemdir.

Kefal için hazırlanacak iki farklı ana takım yöntemi vardır. Birisi, tipik üç köstekli takımlar gibidir. Pek bir ekstrası yoktur. Tercihan 0.15 mm gibi ince misinalar kullanılır. Kefal misinadan en çok huylanana balıklardan biridir. Ama bu takımın avcılığı nispeten düşüktür. Bunun yerine çok sık bağlanmış küçük iğneler kullanılır. Misinayı kol boyu kadar uzun tutarak ilk iğneyi bağlayın. Düğümü attıktan sonra artan misinayı kesmeden iğnenin hemen dibine yeni bir iğne daha bağlayın ve böyle 8-10 tane (veya daha fazla) 4-10 numara iğneyi bir kaç santim aralık ile bağlayarak bir iğne salkımı oluşturun. Bir sonraki iğneyi mümkün olduğunca bağlı iğneye yakından düğümlemeye başlarsanız, misinanın boşluğu alınınca iğnelerin arasının açılmasını engellersiniz. Eğer yüzeyde avlanmak istiyorsanız, iğneleri en fazla 1 karış kadar mesafeden bir şamandıraya bağlayın. Şamandıra olarak silindir şeklinde olanları tercih edin. Bu tür hazır takımlar bulabilirsiniz ve genelde kıbrıs olarak bilinirler. Hamur veya ekmeği şamandıranın üzerine kabuğu içeride kalacak şekilde sarın. Üzerine de iğneleri dolayın. Eğer dipte avlanacaksanız. iğnelerin ucuna ağırca, 75-100gr bir kurşun bağlayın. Çabuk bir çözüm olarak iğneleri bir dilim ekmeğe saplayabilirsiniz. Bazıları, şamandıranın üzerine bir dilim ekmek sarar ve iğneleri buna saplar. Bazıları abartır. Bir çok iğne kullanır ve bütün bir ekmeğin her tarafına bunları sarar yada saplar. Bu tür takımlarda iğnelerin küçük olması idealdir. Ama küçük iğne büyük kefali taşımaz. Eğer büyük olsun diyorsanız daha büyük, 4-6 numara iğneler kullanabilirsiniz. Fakat, büyük kefaller yüzeydeki ekmekle uğraşmaz, dipte yatan ekmekle de..

Bu takım etkilidir. Çünkü kefaller uyanıktır, birinin uğraştığını görünce diğerleride hemen yanına toplanır ve yemle uğraşır. Bu yüzden birden çok kefali birden yakalama şansı vardır. Fakat gerek hamur olsun, gerek ekmek, kısa sürede eriyip dağılmaya başlar, iğnelerden kurtulur. Bu yüzden böyle bir takımın balığı beklemeyeceği, balığın varlığının kesin olduğu yerlerde verimli olması beklenir. Eğer kefal bölgede var ama sizin olduğunuz yerde değilse, bu takımlar çok etkili olmayacaktır. Ekmek veya hamur balık gelene kadar iğnelerden kurtuluverir. Bu nedenle tek iğneli takımlara yönelmek gerekir. Bu takımlarda iğne hamura saplanmaz. Hamur/ekmek iğnenin sap kısmına sıkıca sarılır. Böylece daha uzun süre etkili olur. Elbette iğnede buna bağlı şekilde daha büyük olabilir. 1 Numara iri iğneler dahi bu yöntemle iri kefalleri çekmiştir. Ama 8-10 numara, geniş iğneler bulabilirsiniz. Bu iğnelerin sivri kısmı bedenden daha uzaktır. Böylece yemi daha dolgun olarak taşıyabilirler. Mustad Ultrapoint BAITHOLDER serileri iyi bir örnektir. Bu modellerin bedenlerinde bulunan damaklar, yemin aşağıya kaymasına engeller ve kurt uygulamasında faydalı olurlar. Ama hamur için bu ekstralar çok kritik değildir.

Hamur ve ekmek, suya girince eriyip denize karışmaya başlar. Bu kefali ve diğer balıkları yeme çekecek iyi bir etkidir. Genelde ekstra bir şey yapmak gerekmez. Fakat biraz daha konfor katabilirsiniz. Bir parça çok küçük, yarım parmak, bir santim kadar gözlü file, ağ vs. temin edin. Bundan kibrit kutusunun sığacağı kadar küçük torbalar yapıp içine ekmek (hamur) doldurun. Bu yemleme etkisi yapar ve daha çok balık çeker. Bu küçük torbalardan bir kaçını iğnelerin arasına yerleştirin. Ama elbette iğnelerin dolaşmayacağı bir yere koymalısınız. İğne takılırsa baş ağrıtabilir.

Sığ yerlerde, 10-12m ye kadar olan derinliklerde, büyük kefaller genellikle dipte bulunurken ilarya ve ortanca kefaller yüzeye yakın gezerler. Eğer yüzeyde kıbrıs ile ekmek kırıntıları varsa, onların 1m kadar altında iri kefaller gezecektir. Yüzeydeki ekmekleri dağıtan küçük kefaller, ufak ekmek parçalarının dibe doğru inmesine yol açar. Büyük kefaller bu küçük parçacıkları bekler. Büyük kefal tutmak için, bu huylarını kullanabilirsiniz. Olabildiğince ince, tercihan florokarbon misina ile, 1m kadar beden yaparak kıbrıs takımına ekleyin. 4-6 numara iğneye, ekmeği iğneyi iyice örtecek şekilde bedene takın. Böylece, yüzeyin altında gezen iri kefallere ulaşabilirsiniz. Ayrıca, küçük, tercihan saydam bir şamandıraya aynı şekilde 1m kadar beden bağlayıp kullanabilirsiniz. Dipteki iri kefalleri almak için de bu kez kıbrısa bir karış kadar misinayla bir-iki tane köstek ekleyin. Bunları da aynı şekilde ekmek ile yemleyip kullanın. Dipteki kefaller için, özellikle liman içlerinde vs. daha sığ bölgelerde ekmek yerine sardalya ve hamsi daha iyi iş görecektir. Ama kefalleri toplamak için yemleme yapmak elzemdir. Taktik şudur: Sardalyalar, yoksa hamsiler iyice ezilir, biraz kumla sıkıca topak haline getirilip av noktasına atılır. Böylece yemleme yapılr. 4-6 numara bir iğne sardalyadan çıkarılan yaprağa iyice gizlenerek tutturulur. Av noktasına atılır.

Kefal avında bazen balık içorganlarıda gayet iyi iş yapar. Uyulması gereken kaideler şunlardır: Misina olarak olabildiğince ince tercihan florokarbon olmalıdır. İğne olarak kısa bedenli iğneler kullanın. İğnelerin yemin içine iyice gömülmesi ve görünmemesi başarı şansınızı artırır. Kullanılacak şamandıra vs. nin de aynı şekilde küçük olması gerekir.

Yaşam alanı olarak kefal, soğuk mevsimlerde diğer balıklar gibi derinlere çekilir. Ama diyet gereksinimi yüzünden kıyıya yakın olmayı tercih eder. Kışın kefali yüzeyde aramak beyhudedir. Soğuk sular kefale göre değildir. Dipte ise, daha fazla enerjiye ihtiyacı olduğundan hamur ve ekmekle yakalanması güçtür. Bu, kıyıların derin olduğu bölgelerde kışın kefale diplerde daha çok raslanabileceği anlamına gelir. Sular ısındıkça kıyılara doluşmaya başlarlar. Bilhassa dere ağızlarında, evsel atıkların döküldüğü bölgelerde vs. çokca bulunurlar. Ürkek balıklar olması nedeniyle kalabalıkların olduğu yerlerde dibe yakın yaşarlar. Diğer yandan son derece hızlı, çevik balıklardır. Bu balık standartlarına göre yüksek olan zekalarıyla birleşince ilginç durumlar ortaya çıkar. Kefal çoğu zaman peşine takılan iri balıkları sığ bölgelere çekerek karaya vurmasına sebep olur. Önüne çıkan engellerin üzerinden atlayıp geçebilir. Bu şekile hiç haketmediği halde burun kıvrılan bir balık olan kefali avlamakta gerçekte son derece zevklidir. Çoğu zaman geliyor diye sevinirken eliniz boşa gider. Lüfer olsa defaten ele geçecek vuruşları yapar. Bunlar ava ayrı bir heyecan katar. Dahası, diğer türlerde pek raslanmayacak şekilde kocaman bir balığın her an livarınıza girmesi de mümkündür. Şöyle çekerken “vay be” diyebileceğiniz, ender kalmış türlerdendir. En iyi tarafı ise, sularımızda hala bolca bulunmasıdır. Bilhassa kıyıdan avlanmayı tercih edenler için kefal ayrı bir zevk kaynağı olabilecektir. Elbette balığın zevki tavada belli olur diyenlerdenseniz, kefal orta karar bir avdır, levrek, lüfer gibileriyle yarışamaz ama genel olarak daha doyurucu olacağı söylenebilir. Tekrar edelim, kefalin sağlık açısından diğer balıklardan daha olumsuz bir yönü yoktur. Bir protein kaynağı olarak gayet makul bir tercihtir, pis sulardan edinilmediği sürece..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.